Genel Başkanımız Aksakal’dan; “İmralı’ya Ziyaret Tartışmalarına Sert Tepki: Talep Kimden Gelirse Gelsin Asil Milletimizi Karşısında Bulacaktır.”

Genel Başkanımız Aksakal’dan; “İmralı’ya Ziyaret Tartışmalarına Sert Tepki: Talep Kimden Gelirse Gelsin Asil Milletimizi Karşısında Bulacaktır.”

Genel Başkanımız Sayın Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; Astsubaylar Günü’nü tebrik etti, emekli ve görevdeki astsubayların maddi durumuna dikkat çekti. Terörle mücadele ve Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu sürecini değerlendirirken PKK/SDG’nin silah bırakma konusundaki tutumunu eleştirdi ve komisyon çalışmalarına dair şeffaflık çağrısında bulunarak, İmralı’ya komisyon heyeti gönderilmesi yönündeki tartışmalara açıkça karşı çıkarak böyle bir adımın toplumsal infiale yol açacağını söyledi. Ayrıca Azerbaycan’ın “Bağımsızlığın Yeniden Sağlanması” gününü kutladı, Türkiye–Azerbaycan kardeşliğini vurguladı; Kıbrıs konusundaki duruşunu ve 19 Ekim seçimleriyle ilgili destek açıklamasını yineledi.

17.10.2025

Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; "Uzunca bir aradan sonra sizlerle tekrar bir arada olmaktan dolayı duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle yarından sonra, yani 19 Ekim’deki Yerel demokrasimizin en önemli temsilcileri, köylerimizde, mahallelerimizde halkın sesi ve rehberi değerli Muhtarlarımızın gününü şimdiden kutluyorum, zorlu görev şartlarında vermiş oldukları emek ve mücadelede kendilerine üstün başarılar diliyorum.

Yarın da dost ve kardeş ülke can Azerbaycan’ın “Bağımsızlığın Yeniden Sağlanması” günü, iki devlet tek millet şiarıyla yükselen gücümüze güç katacak inanç ve duygularla Azerbaycanlı gardaşlarımızın yanlarında olduğumuzu ve bundan sonra da olmaya devam edeceğimizi buradan, milletin Meclisinden bir kez daha beyan etmek istiyorum;

Yaşasın Türkiye – Azerbaycan kardeşliği diyorum, Azerbaycan’ın “Bağımsızlığın Yeniden Sağlanması Gününü” yürekten kutluyorum.

Değerli basın mensupları, bugün de “17 Ekim Astsubaylar Günü.”

Ülke güvenliğinde gece gündüz demeden, yaz kış yağmur – çamur dinlemeden, disiplinini vatan sevgisinden alan, kahramanlığın sessiz ama gururlu timsali Astsubaylarımızın gününü kutluyorum.

Vatan savunmasında ve görevleri başında canlarını feda eden Astsubaylarımızı ve tüm şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden gazilerimizi rahmetle, hayatta olanları da saygı ve minnetle anıyorum.

Yeri ve sırası gelmişken belirtmeliyim ki, içinde bulunduğumuz bu ekonomik sıkıntı döneminde, emekli olan ve görevde bulunan Astsubaylarımızın ekonomik durumlarında da kayda değer iyileştirmelerin yapılması bir zaruret haline geldiğini bir kez daha hatırlatmak isterim.

Bugün emekli astsubaylar, görevdeyken aldıkları maaşın çok altında bir emekli maaşıyla yaşam mücadelesi veriyorlar.

DSP iktidarı döneminde görevdeyken aldıkları maaşın yüzde 55’i kadar emekli maaşı alan astsubaylar, bugün yüzde 40’ın da altına düşmüş bir oranda emekli maaşı almaktadır.

Subaylarda bu oran yüzde 80 civarlarında iken Astsubayların maaş tutarlarının bu kadar geride kalması en hafif deyimiyle hakkaniyetten uzaktır.

Astsubaylar Türk Silahlı Kuvvetleri ve İçişleri Bakanlığımızın bel kemiğidir!

Savaşta cephede ve barışta toplumsal yaşamın her alanında her zaman en ön safta görev yapan Astsubaylarımızın bir gelecek kaygısı taşımadan görev yapabilmelerini sağlamak devletimizin asli görevidir.

Değerli basın mensupları,

Hazır bugün Astsubaylar Gününü bir kez daha kutlarken, 40 yıldır başımıza musallat edilen terör belasından kurtulma arayışları içerisinde yürüttüğümüz “Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” çalışmalarımızda gelinen noktayı da sizlerle paylaşmak isterim.

Sayın Devlet Bahçeli’nin yüreğine taş basıp 01 Ekim 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış oturumunda DEM Parti sıralarına giderek “siyasi elini” uzatmasıyla başlayan ve 22 Ekim 2024 tarihindeki MHP Grup toplantısında terör örgütü elebaşına PKK’yı feshettiğini açıklayarak silahlarını bırakmaları çağrısıyla devam eden süreci Sayın Cumhurbaşkanımızın “PKK ve diğer türevleri PYD, YPG, SDG, KCK gibi uzantılarının topyekûn kayıtsız şartsız silahlarını bırakmaları ve yüce Türk adaletine teslim olmaları” çağrısını hep birlikte yakından izledik.

40 bin insanımızın yaşamını kaybetmesine sebep olmuş PKK terör örgütünün İmralı’da cezasını çeken bebek katili elebaşının bu beklentiler üzerine örgütünü feshettiğini ve silahların bırakılması çağrısı üzerine bu kutlu çatı altında 11 siyasi partinin yer aldığı bir Komisyon da kuruldu.

Demokratik Sol Parti olarak biz de bu Komisyonda yerimiz aldık, bu toprakları birlikte omuz omuza savaşarak yeniden vatan yapan asil milletimizin huzur ve mutluluğuna katkı koymak için her türlü fedakarlığı ve katkıyı sağladık, sağlamaya da devam ediyoruz.

Değerli basın mensupları,

Şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki, girişilen bunca iyi niyetli çabalara rağmen 50 yıldır emperyalizmin uşaklığını yapan terör örgütü silahlarını bırakma ve bu misyonundan vazgeçme eğiliminde değildir.

PKK’nın güncel versiyonu olan SDG bugün olmuş Amerika’nın ve İsrail’in tetikçiliğini yapmaya devam etmekte onların yörüngesinden çıkmayı aklından dahi geçirmemektedir.

Daha da ilginci, SDG ismi yıprandı diyerek yeni bir isim altında faaliyetlerine devam edeceklerini bile önceki gün açıkladılar. PKK’lı teröristlerin akıbeti konusu konuşulmadığı gibi, SDG’nin Suriye devleti ile imzaladığı 8 maddelik protokolün gerekleri yerine getirilmiş değil.
Terör örgütü PKK’nın siyasetteki uzantısı ve tebliğcisi olan DEM milletvekilleri de başından beri kendilerince inandıkları ayrılıkçı taleplerini ısrarla sürdürmekte, bu tutumlarını hem Meclis Genel Kurulunda hem de Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu platformunda dayatmaktadırlar.

Kendilerince kurguladıkları ve Suriye’nin kuzey doğusunda sağladıklarını sandıkları hakimiyete güvenerek iddia ettikleri özerk bir statü kapsamındaki hayallerinin sarhoşluğuyla, kadim Türk devletinin son ve kesin çağrısını reddetmektedirler.

Bugün itibariyle durum aynen böyledir.

Tabii ki aksi taktirde sonucuna da olması gerektiği şekliyle katlanacaklardır.

Değerli basın mensupları,

Sizlerin de yakından takip ettiği gibi, gerek DEM Partili sözcüler ve Komisyon Üyeleri, gerekse Kandil’deki terörist elebaşlarından daha keskin söylem ve talepleriyle sözde görüşlerini, paylaşmaya gelen STK temsilcilerinin Komisyon kurulduğundan bu yana sürekli gündemde tutmaya çalıştıkları bir başka husus daha vardır ki, bugüne kadar yaşattıklarının üzerine tüy dikmektedir.

Bu konu da, Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı’daki elebaşını da dinlemesi talebidir.

Böyle bir talebin karşılanması şöyle dursun, buna yeltenilmesi bile ciddi bir toplumsal infiale yol açacaktır ki, bu talep ve öneri kimden gelirse gelsin karşısında asil Türk milletini bulacaktır.

İmralı’da cezasını çeken terör elebaşını zaten DEM Partini “İmralı Heyeti” aklı estikçe ziyarete gidiyor ve söylediklerini kamuoyuna aktarıyor.

Oradaki görüşme esnasında devletin görevli yetkilileri konuşulanları virgülüne kadar tutanak altına alıyor. Daha ne olmasını bekliyorsunuz? Bu millet kara toprağa düşürülmüş onbinlerce şehidinin üzerine bir çizgi mi çeksin?!

Son günlerde sizlerin de yakından takip ettiği gibi şöyle bir süreç de yaşandı.

Meclis Başkan Vekili Sayın Pervin Buldan bir açıklamasında İmralı’da cezasını infaz etmekte olan PKK elebaşının Komisyon Üyelerince dinlenilmesi konusunda “Grubu bulunan partilerin temsilcilerinden oluşan 5 kişilik heyetin gitmesi planlanıyor. Bize verilen bilgi bu şekilde.” dediği bir açıklama var.

Bu açıklamaya CHP Meclis Grup Başkan Vekili Sayın Murat Emir’in verdiği yanıt tam aksine “Komisyonun İmralı’ya gitmesi ile ilgili herhangi bir gündem oluşmamıştır. Herhangi bir anlaşma veya tartışma söz konusu değildir. Daha öncesindeki Komisyon toplantılarımızda veya Komisyon toplantılarına hazırlık olmak üzere Sayın Meclis Başkanı'nın başkanlığında Grup Başkanvekilleri olarak yaptığımız toplantıların hiçbirinde İmralı’ya gidiş gündem yapılmadı. Bu konuyla ilgili olarak Meclis Başkanı herhangi bir görüş alma ihtiyacına girmedi. Komisyonun gündeminde İmralı’ya gitmek yoktur. Ve böyle bir tartışma olmamıştır. Böyle bir anlaşma hiçbir şekilde söz konusu değildir.” Diyerek yanıt verdi.

Ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Sayın Tülay Hatimoğulları da, “DEM Parti olarak Akparti ve MHP ile basına kapalı olarak yaptığımız özel toplantılarda bize Öcalan için “umut hakkı ve genel af” konularında sözler verildi.” diyerek konuya dahil oldu.

Şimdi buradan sizlerin huzurunda sormak istiyorum; Komisyonumuzun herhangi bir toplantısında buna ilişkin bir konu gündeme dahi gelmemişken farklı mekânlarda veya kapalı kapılar arkasında kurgulanan bizlerden saklanan bir planlama mı vardır ve bu veya benzeri bir plan Komisyona dayatılmak mı istenmektedir?

Eğer Meclis ve aynı zamanda Komisyon Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş bu iddialara karşı tatminkâr bir açıklama yapamazsa açık ve net olarak söylemek isterim ki Demokratik Sol Parti olarak bunu asla kabul etmeyiz ve yine unutulmasın ki böyle bir kumpasın mimarları o kumpasın altında kalmaktan kurtulamazlar.

Komisyon üyelerinin bir kısmının İmralı ziyareti için “Sayın Cumhurbaşkanının kararı bekleniyor” şeklinde yorum yapan bazı gazeteci ve siyasetçilere de şu kadarını söylemek isterim ki; bizim bildiğimiz ve tanıdığımız Recep Tayyip Erdoğan, ortaya koyduğu şartı birilerinin gönlü olsun diye değiştirecek tıynette biri değildir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti üçbuçuk teröristin dayatmalarıyla politika ve karar oluşturacak bir devlet değildir.

Yedi düvele meydan okumuş bir milletin, şehit kanlarıyla sulanarak yeniden vatan yaptığı bu topraklar, üç-beş teröristin talebiyle emperyalizmin güdümüne teslim edilemez.

Değerli basın mensupları,

Bölgemiz bir ateş çemberi içinde olmakla beraber, gözünü kan bürümüş emperyalist yapıların yoğun tehdit ve siyasi baskısı altında ciddi bir beka sorunu yaşayarak günlerimizi tamamlıyoruz.

ABD himayesinde İsrail terör devletinin Ortadoğu’da yarattığı kaos ortamı henüz belirsizliğini korurken, ilerleyen süreçte hedef olarak planladıkları diğer bir jeopolitik alan Kuzey Kıbrıs Türk Devleti topraklarıdır.

Gazze’de onbinlerce masum insanı öldüren, taş üstünde taş bırakmayan Amerika ve İsrail, sırf HAMAS’ın elindeki esirleri geri alabilmek için yürürlüğe koydukları sahte ateşkesi en yakın zamanda bozacak, Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmanın yanında İran ve Türkiye üzerindeki hedeflerine yoğunlaşacaklardır.

Emperyalizmin bölgemiz üzerindeki bu planlarına uzunca bir zamandır, yani 2010 yılından bu yana da Kıbrıs Adası üzerindeki hâkimiyetimizi ortadan kaldırmaya dönük işbirlikçi siyasetin KKTC’deki öncü adresi üzülerek belirtmeliyim ki Cumhuriyetçi Türk Partisi ve türevi sözde sosyalist pariler olmuştur.

Ayrıca bu politikalara destek veren duruşlarıyla, Kıbrıs Türk Devletinin efsane lideri Rauf Denktaş’ın en yakınlarında yer alanların da bulunduğu gerçeği daha da vahimidir.
Yıllarca süren ve bir sonuca ulaşamayan federasyoncu politikaların peşinde koşanlar, bıkmadan usanmadan Rum tezlerini savunmaya devam ediyorlar ve 42 yıllık Türk Devletini ortadan kaldırıp, bu topraklarda yaşayan asil milleti AB heveslerine ve hayallerine kurban etmeye çalışıyorlar.

Bunun bir hayal olduğunu anlamaktan uzak, dünya siyasetinin ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kıbrıs politikalarını anlamaktan aciz siyasi yapıların bu seçimlerde hayat bulması ve başarıya ulaşması asla mümkün değildir.

20 Temmuz 1974 tarihinde Demokratik Sol Parti’nin efsanevi lideri, Onursal Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in Başbakanlığında gerçekleştirilen Barış Harekâtı ile Kıbrıs Türkleri kendi kaderlerini tayin etmiş, esasen tümüyle bir Türk yurdu olan Kıbrıs topraklarının kuzeyinde 1983 yılında özgür ve bağımsız bir devlet kurmuştur.

Bu yoldan dönüş yoktur!

19 Ekim 2025 Pazar günü, yani yarından sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerde Kıbrıs Türk halkı iki devletli, egemen eşitliği ve uluslararası statüsü kabul edilmiş bağımsız bir KKTC için sandık başına gidecek, bu kararlılıkta olan Sayın Ersin Tatar’ı bir kez daha Cumhurbaşkanı olarak seçecektir.

Buna yürekten inanıyor ve destekliyoruz.

Kıbrıslı soydaşlarımızın, kardeşlerimizin güvenliği ve esenliğinin teminatı Türk Silahlı Kuvvetlerini orada işgalci olarak gören Rum politikalarının esiri olmuş işbirlikçi adayların Kıbrıs Türk halkından alabileceği bir destek asla yoktur.

Demokratik Sol Parti olarak, Onursal Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in bize bu konuda gösterdiği istikamette yürüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti ile entegre bir stratejinin savunucusu bugünkü Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ı destekleme kararlılığımızı sürdürüyoruz.

Buradan tüm Kıbrıslı soydaşlarımıza, kardeşlerimize açık çağrıda bulunuyorum;

Türkiye ile bağları koparılmış bir Kıbrıs’ta, 1963 katliamlarının hortlaması, bu toprakların asli unsuru olan Türklerin tamamen silinmesi kaçınılmaz son olur.

Bilinmelidir ki, böyle bir duruma da Türkiye asla kayıtsız kalmayacaktır.

19 Ekim seçimlerinde alınacak sağlıklı sonuçlardan sonra biliyor ve inanıyorum ki uluslararası siyaset ve Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkeler özgür ve bağımsız Kıbrıs Türk Devletini resmen tanıyacaklardır.

Başka yolu da yoktur!" dedi.