Genel Başkanımız Aksakal; “On Binlerce İnsanın Yaşamına Mâl Olan İnsanlık Dışı Projeye Birilerinin “DUR” Demesi Gerekiyor.”

Genel Başkanımız Aksakal; “On Binlerce İnsanın Yaşamına Mâl Olan İnsanlık Dışı Projeye Birilerinin “DUR” Demesi Gerekiyor.”

Genel Başkanımız Sayın Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısına; emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki planlarını eleştirerek başladı. Sözlerine “İngiltere’nin senaristliğini, Amerika’nın yönetmenliğini yaptığı özellikle 25 yıldır sabırla yürüttüğü planların Türkiye’yi hedef aldığı konusunda mesafe kaydedilmiş görünüyor” cümleleriyle devam eden Aksakal, İran’a yönelik müdahale süreci ve İsrail’in Gazze’deki saldırılarına da dikkat çekerek. Bu insanlık dışı projeye birilerinin ‘dur’ demesi gerektiğini vurguladı. Terör örgütü PKK ve uzantılarına karşı mücadelenin kararlılıkla sürmesi gerektiğini belirten Aksakal, gerekirse Suriye ile eş zamanlı bir müdahalenin yerinde olacağını dile getirdi. Nükleer enerji alanında da adım atılması gerektiğini savunan Aksakal, Türkiye’nin nükleer enerji programını başlatmasının kendi hakkı olduğunu söyledi.   

 

Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; "Sözlerime başlarken, TBMM’nin dün itibariyle görevlerine başlayan 28. Yasama Dönemi ikinci devre Başkanlık Divanı üyelerini ve TBMM Genel Sekreterliğine atanan Vali, Hüseyin Kürşad Kırbıyık’ı Meclis Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş başta olmak üzere bir kez daha tebrik ediyor, yüce Meclisimizin ülkemiz, devletimiz, milletimiz ve demokrasimiz adına yapılacak hayırlı çalışmalarında üstün başarılar diliyorum.

Ayrıca, dün itibariyle tutuklu olarak yargılandığı dava sonucunda hakkında tesis edilen hükümle birlikte tahliyesine karar verilen Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ’a da geçmiş olsun dileklerimi buradan paylaşmak istiyorum.

Adalet sistemimizde var olan tutuklu yargılama iradesinin, amacı dışında ve gelişigüzel kullanılmasının son bulması gerektiğine inanıyor ve temenni ediyorum.

Bu yaşananların daha vahim boyutlarda gerçekleşen örneklerine maalesef zaman zaman tanıklık ediyoruz ve bu örneklerin çoğalması, hatta bir “yaranma” duygusu karakterine bürünmesi hukuk devleti niteliklerini de erozyona uğratmakta, esasen “yaranılacak” mekanizmalara zarar vermektedir.

Değerli basın mensupları,

Dünya’da ve bölgemizde yaşanan olayları ve gelişmeleri Demokratik Sol Parti olarak yakından, dikkatle izlemeye ve değerlendirmeye devam ediyoruz.

Küresel emperyalizm, sömürgecilik ve yayılmacılık stratejilerini hayata geçirirken uyguladığı usul ve yöntemleri, soğuk savaş döneminden farklı bir şekilde değiştirerek tıbbın, tekniğin, bilimin ve iletişimin gelişmesine paralel olarak çeşitlendirilmesi ile daha ileri boyutlara taşımıştır.

Gerek iç siyasetimizin gerekse dış politikalarımızın kurgulanmasında bu hususların göz ardı edilmemesi dikkat edeceğimiz önemli bir husus olmalıdır.

İngiltere’nin senaristliğini, Amerika’nın yönetmenliğini yaptığı ve özellikle son 25 senedir sabırla ve kararlılıkla ortaya konulan bu uygulamalarla, geldiğimiz noktada emperyalizmin Türkiye olarak bizi de hedefine aldığı konusunda önemli bir mesafe kaydetmiş olarak görünüyor.
Her fırsatta dikkat çektiğimiz üzere bu planların sahipleri herhangi bir perdeleme ihtiyacı dahi duymadan alabildiğine pervazsız bir şekilde Ortadoğu ve Afrika’da 22 ülkenin sınırlarını yeniden belirleyeceklerine dair görüşlerini ortaya koymuşlardı.

Bugün yaşananlar farklı olaylar değildir.

2003’de Irak’ta gerçekleştirdikleri sınır belirleme işlemini daha sonra Suriye’de, Filistin’de uyguladılar ve şimdi de İran üzerindeki aşamasını hayata geçiriyorlar.

Türkiye’yi de hedefine alan bu planın yakın zamanda bize yönelik de uygulamaya konulacağı hususu artık tartışmadan varestedir.

Türkiye olarak “terörsüz Türkiye” mottosuyla ortaya koyduğumuz iç cepheyi güçlendirme gayretinin, karşı taraftaki muhatapları tarafından ve özellikle terör örgütü PKK/PYD/YPG/YPJ/KCK olarak adlandırılanlarca yeterince ciddiye alınmadığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın sadece PKK değil, bu saydığımız uzantılarının da silahlarını bırakmaları ve teslim olmaları şartını görmezden gelerek kendilerince adını sözde “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” olarak verdikleri bir yapı oluşturduklarına ve daha da ileri giderek Suriye resmi yönetimi ile aralarında bir takım sözleşmeler de imzaladıklarına tanıklık ediyoruz.

Bu durum kabul edilemez!

Hiç kimse Türkiye’nin sabrını test etmeye kalkışmamalıdır.

İsrail eliyle Gazze’de yapılan katliamlar ve soykırım bölgemizde yaygınlaştırılmaya ve daha da kötüsü tüm dünyaya kanıksatılmaya çalışılmaktadır.

Onbinlerce insanın yaşamına, yüzbinlercesinin yerlerinden yurtlarından uzaklaşmasına mal olan bu insanlık dışı projeye birilerinin “DUR!” demesi gerekiyor.

Amerika’nın bugün İran üzerinde gerçekleştirmeye çalıştığı yeni sınır çalışmasına ısrarla nükleer programın bitirilmesi şeklindeki yaklaşımı sabıkalı bir gerekçedir.

Geçmişte bunu Irak için de ortaya sürmüşler ve sonrasında kendileri böyle bir çalışmanın gerçekte olmadığını bildiklerini itiraf etmişlerdi.

Bugün de aynı senaryo ve yöntem hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.

Kendileri her türlü nükleer silaha ve enerjiye sahip iken başka devletlerin buna sahip olmasını engellemeye çalışmanın adı doğrudan doğruya kabadayılıktır!
Değerli basın mensupları,

Bu yaşananların tamamının, sadece yeni bir uydu devlet yaratma gayreti olduğunu artık tüm dünya biliyor. Buradaki ince ayrıntı şudur ki, böyle bir oluşumun gerçekleşmesi durumunda ilk derecede olumsuz etkilenecek ülkelerden biri de Irak, Suriye ve İran’dan sonra Türkiye’dir.

Bu durumu bile bile, göz göre göre sessiz kalmak vatana ihanetle eşdeğerdedir!

Sayın Cumhurbaşkanımız zaman geçirmeden Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmalı ve göz göre göre gelen bu tehlikenin bertaraf edilmesine yönelik plan ve stratejilerini hazır hale getirmelidir.

TBMM’nin 17.06.2025 tarihinde, yani dün gerçekleştirilen 97.nci birleşiminde oy birliğiyle almış olduğu “İsrail’in Saldırganlığıyla Başlayan Ve Derinleşen, İran’la Çatışmalı Sürece Karşı” tarihi karar çok önemlidir ve yapılması gerekenler konusunda da gerekli ve yeterli zemini hazırlamaktadır.

22 Mayıs 2025 tarihinde buradan, yine milletin Meclisinden yaptığımız çağrıyla bir şey söylemiştik. Ne demiştik;

“Bilinmeli ve unutulmamalıdır ki bu bölücü hainler, Anayasamızdaki tek devlet, tek bayrak, tek dil, tek millet şeklindeki milli birlik tanımlarını ortadan kaldırmak amacıyla taktiksel politikalar üretmektedirler. Kadim Türk devleti ve Demokratik Sol Parti bu oyunlara asla gelmeyecektir.

Hatırlayacaksınız; Suriye ile PYD sekiz maddelik bir anlaşma imzaladılar güya. Peki, o anlaşmanın gerekleri yerine getiriliyor mu? Tabii ki hayır!

Çok güzel bir atasözümüz vardır. Baskın basanındır!

Uyanık olmak durumundasınız, buna mecbursunuz, gerekirse terör örgütüne karşı Suriye ile eş zamanlı bir müdahale yerinde olacaktır.” Aynen böyle demiştik.

Amerika bugün İsrail eliyle İran’a silahlı müdahalesinin sürdürüyor ve İran da aynı ölçekte cevap veriyor, direnişini sürdürüyor. Ancak görünen bir gerçek daha var ki, İran’ın direnişi sürece Amerika’nın fiili olarak katılması mecburiyetini dayatacak boyutlara ulaşmıştır.

İran her şeye rağmen ve hatta kendi içindeki hainlerinin ihanetleri neticesinde birçok üst düzey yöneticisini ve Komutanlarını kaybetmesine rağmen dik duruşundan asla taviz vermiyor.

Umuyor ve diliyoruz ki bu kararlı duruşunu saldırgan emperyalistler pes edinceye kadar sürdürebilir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için aynı kaderi yaşama ihtimali en yüksek ülke olarak Türkiye’nin de bir duruş ortaya koyması zarureti vardır.

Suriye’de yaşanan rejim değişikliği sürecindeki plan ve stratejilerimizin bizi doğru bir noktaya taşıdığı varsayılacaksa, Suriye devleti ile özel ve kapsamlı bir anlaşma mutlaka hayata geçirilmelidir.

Emperyalist saldırıların nihai hedefinin Türkiye olduğu konusunda toplumun hiçbir kesiminde farklı bir değerlendirme olmamıştır.

Hatta MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli yaptığı son açıklamasında; “İsrail'in terörist yönetimi ülkemizin görüş menzilini kapatmak, terörsüz Türkiye hedefini baltalamak, bölgemizi karanlığa mahkûm etmek için her fırsattan istifade etmenin peşindedir. Birbirine eklemlenerek genişleyip güçlenen kriz ve kaos sarmalında perdelemiş nihai hedef Türkiye'dir. Türk milleti Siyonizm'in ve emperyalizmin tertip ve tuzaklarına karşı birdir, beraberdir, taviz ve teslimiyeti düşünülemeyecektir.” diyerek Demokratik Sol Parti olarak bu güne kadar ortaya koyduğumuz görüş ve düşünceleri desteklemektedir.

O halde yapılacak ilk iş biraz öce de belirttiğim gibi Suriye ile bir anlaşma imzalamak, Suriye’nin ve Türkiye’nin güvenliğini ve toprak bütünlüğünü güvence altına almak için Suriye’nin İsrail sınırında kapsamlı ve güçlü bir caydırıcı hat oluşturmayı planlamalıdır.

Dünya, Trump ve Netanyahu’nun silahlarını her akıllarına estiğinde deneyecekleri bir yer değildir. Eğer bu duruş ve kararlılık hayata geçirilemezse kısa zaman sonra saldırılar kapımıza dayanacaktır.

Bu vesileyle bir hususu tekrar hatırlatmalıyım ki; bize yönelecek olası saldırılar sırasında yaşanma ihtimali olan ihanetlerin kapasitesi İran’dakilerden kat be kat fazla olacaktır!

Zira milyonlarca sığınmacının arasında saklı kripto FETÖ ve DEAŞ militanlarının olabileceği hususu gözden uzak tutulmamalıdır.

Ayrıca şu husus da en az diğerleri kadar önem arz etmektedir. Türkiye bugünden tezi yok nükleer enerji programı çalışmalarını başlattığını duyurmalıdır.

Dünya’nın bugün getirildiği noktada Amerika’nın, İsrail’in nükleer silah sahibi olmaya ne kadar hakları varsa Türkiye’nin de o kadar hakkı olmalıdır.

İran’a nükleer programını iptal etmesi için bu denli saldıranların eğer insanlık adına bir samimiyetleri varsa önce kendi nükleer silahlarını imha etmeleri gerekir.

Değerli basın mensupları,
Çok sıkıntılı ve kaygı verici bir süreç yaşıyoruz. Emperyalistlerin Gazi Mustafa Kemal’e hınçları ve kinleri geçmiş değildir. Onlar açısından 1. Dünya Savaşı henüz sonlanmamıştır. Yüz yıl öncesinin intikamıyla yanıp tutuşmaktadırlar.

Dünyanın ilk kurtuluş savaşını vermiş bir milletin evlatları olarak milyonlarca şehidin kanlarıyla sulanarak vatan yapılmış bu topraklar asla küffara teslim edilmeyecektir.

Bugün bir Amerika Başkanı medyanın karşısına geçip, egemen bir devletin Cumhurbaşkanına suikast yapabileceğini, saklandığı yeri çok iyi bildiklerini ama bunu yapmayacaklarını çekinmeden dünyanın gözünün içine baka baka sarf edebilmektedir. Bu tip bir yaklaşım tarihte görülmemiştir.

21.nci yüzyılda bu yaşananları hiçbir ülke, hiçbir toplum içine sindirmemelidir.

Başta komşu İslâm ülkeleri olmak üzere emperyalizme karşı olan ve eğer samimilerse karşı olduklarını belirten tüm devletler acilen bir araya gelmeli ve karakteri yok edilmiş bu kirli savaş ortamına bir an önce son verilmelidir.

Savaşların kazananı olmamıştır ve olmayacaktır. Herkes aklını başına almalıdır."