Genel Başkanımız Aksakal; “Çırpındıkça Batıyorsunuz!”

Genel Başkanımız Aksakal; “Çırpındıkça Batıyorsunuz!”

Genel Başkanımız Sayın Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; Hocalı Katliamının 33. yıl dönümünü anarak, 613 Azerbaycanlının katledildiğini ve 150 esirin akıbetinin hâlâ bilinmediğini belirtti. Katliamın sorumlularının en kısa zamanda adalete hesap vermesi gerektiğini vurguladı. Gazze’de yaşananları da gündeme taşıyan Aksakal, İsrail’in Filistin topraklarında büyük bir yıkıma neden olduğunu ve uluslararası toplumun bu duruma sessiz kalmaması gerektiğini ifade etti. Son günlerde çocukların ebeveynlerine ait araçlarla karıştığı trafik kazalarına da değinerek, velayet sorumluluğunu yerine getirmeyen ailelerin cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalması gerektiğini ve bu konuda yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini söyledi. CHP’yi de eleştirerek, ana muhalefetin erken seçim çığırtkanlığı yapmak yerine ülkenin sorunlarına odaklanması gerektiğini belirtti. Konuşmasının sonunda Türkiye’nin küresel siyasette güçlü ve kararlı duruşunu koruması gerektiğini belirten Aksakal, DSP’nin Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlediğini ve ülkenin bağımsızlığı ile halkın refahını korumayı amaçladığını söyledi.

Genel Başkanımız Önder Aksakal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; "Bugün 26 Şubat ve “Can Azerbaycan’da” yaşanan Hocalı katliamının 33.ncü yıl dönümü.

Tarifi imkânsız bir kin ve garez duygusuyla gerçekleştirilen bu katliamda 613 Azerbaycanlıyı ağır makinalı silahlarla ve işkencelerle öldüren Ermenistan’ın aynı saldırıları sırasında esir aldığı 1275 kişinin 150’sinden bugüne kadar bir haber dahi alınamamıştır.

Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte dengesi altüst olan küresel siyaset sonrasında Ermenistan’ın toprak talepleri sonucunda bu olaylar tarihin kanlı sayfalarında yerini almıştır.

Bu katliamın failleri 33 yıldır adalet önüne çıkarılamadı, beklentimiz ve dileğimiz odur ki, en kısa zamanda bu katiller adalete hesap vermelidirler.    

Değerli arkadaşlar,

Bozulan siyasi dengeyi “terörle” yeniden kurmaya çalışan emperyalizm, bugün kendisinin de içinden çıkamadığı bir girdabı yaratmış, insanlık tarihinin en zalim dönemlerinin yaşanmasına vesile olmuştur.

Gazze’de yaşananlar Hocalı’da yaşananlardan kat be kat fazladır. 

Emperyalist katiller sürüsü, burada taş üstünde taş bırakmamış, onbinlerce masum insanı kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden hunharca ölüme göndermiştir.

Bu da yetmemiş gibi şimdi bu insanların topraklarını gasp ederek onları başka topraklara sürgün etme gayretindedirler.

Öncelikle 33 yıl önce hunharca katledilen Azerbaycanlı kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Acımız ilk günkü gibi yüreğimizi dağlamaya devam ediyor. 

Bu vesileyle Gazze’de katledilen Filistinlilere de aynı dileklerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli basın mensupları,

Son günlerde yaşı küçük çocukların, ebeveynlerine ait araçlarla trafiğe çıkarak birçok maddi ve manevi zararla biten, hatta yaralama ve ölümle neticelenen kazalara neden olduklarını haber bültenlerinde üzülerek izliyoruz.

Yaşları küçük olması sebebiyle de cezai bir müeyyideye tabi olmadıkları için yarattıkları badireden birinci derecede etkilenen insanlarımızın ve tabii ki toplumsal kamuoyunun tepkisine de yol açmaktadırlar.

Demokratik Sol Parti olarak önerimiz şudur;

Bu gibi kazalara sebep olan veya benzeri başka suçlara karışanlar için; yaşı küçük çocukların anne-babaları hakkında sorumluluk kriteri tanımlanmış bir yasal düzenleme acilen Meclise getirilmeli ve kayda değer caydırıcı bir ceza öngörülerek bu tip olayların önüne geçilmelidir.

Velayet sorumluluklarını yerine getirmeyen ebeveynler, oluşan maddi ve manevi zararları misliyle ödemelidirler.

Değerli basın mensupları,

Öyle görünüyor ki siyaset kurumu iyiden iyiye seçim gündeminin yörüngesine girmeye başladı.

2023 seçimlerinin üzerinden henüz tam olarak 2 yıl geçmedi ama ne hikmetse bizdeki siyasi mekanizma ısrarla “yeniden seçim” korosunu sahneye çıkarmış durumda.

Dört bir yanımızda emperyalist planlar hayata geçirilmekte, insanlar hunharca katledilmekte ve topraklarına resmen çökülmekteyken ve aynı tehlike kapımızda beklemekteyken bizdeki siyasi aktörler ve özellikle ana muhalefet partisi CHP, yangına körükle gidercesine Türkiye Cumhuriyeti devletini zayıf gösterebilecek diyalog ve stratejilerin gayreti içine giriyor.

Biz yıllar süren siyasi tecrübemizde şunu öğrendik; muhalefet iktidarın eksik ve yanlışlarını belirler, ortaya koyar ve ilk seçimde alternatifin kendisi olduğu konusunda halkı ikna süreci yürütür. İki seçim arası yapılması gereken çalışmalar esasen bunlar olmalıdır.

Bir seçim süreci biter de daha ilk ayından itibaren “erken seçim de erken seçim” diye siyaset yapılır mı arkadaşlar? 

Bu, dünyanın neresinde görülmüştür, hangi demokraside böyle bir yöntem vardır?

Olaylar öyle basit tartışmaların zeminine indirgeniyor ki, bunu kabullenmekte hakikaten zorluk çekiyoruz. Örneğin bir ana muhalefet partisinin yapacağı siyasetin ana argümanı sadece partilerin delegelerine verdiği hediyeler midir?

Deveye “boynun eğri” demişler, “nerem doğru ki” demiş!

CHP İstanbul İl Binasının alımı sırasında kameralara yansıyan para kuleleri daha hafızalardaki yerini koruyor.

“Hatırlarsanız, bu Mecliste bir milletvekilinin odasında market poşeti içinde 250 bin dolar para bulundu temizlik elemanı, ne oldu bu konu? 

Neredeyse tam 1 yıl önce gündeme geldi bu olay. 04 Mart 2024 günü ortaya çıktı, Meclis Başkanı bir inceleme başlattı ve bugün itibariyle sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır!

CHP’nin son kurultayında yaşanan delege pazarlığı, dağıtıldığı iddia edilen milyonlarca dolar para, Sayın Kılıçdaroğlu’nu ekarte edebilmek için giriştiğiniz akçeli ilişkiler konularını gündemin dışına atmak için çırpınmaya devam ediyorsunuz anlıyorum, ama unutmayın çırpındıkça batıyorsunuz.

Demokratik Sol Parti olarak biz,  yeniden terörsüz Türkiye” diyoruz, “İsrail’in yayılmacı politikaları” diyoruz, “Trump’ın sözde Kürdistan hayali” diyoruz, “Kıbrıs adası Gazze’den sonra emperyalizmin hedefindeki ikinci toprak parçasıdır” diyoruz, ana muhalefet Kuvvet Komutanlarına bedduayla uğraşıyor, Akparti kongresinde delegelere verilen hediyeyle uğraşıyor, yıllarca Recep Tayyip Erdoğan’a “tek adam” yaftası takarken kendisi “tek adaylı Cumhurbaşkanı ön seçimi” ile uğraşıyor.

Halk bu siyaset şeklinden ve tabii ki bu tip siyasetçilerden yoruldu arkadaşlar!

Bize göre öncelikle de ana muhalefet içindeki Milletvekilleri yoruldu.

Bugünlerde bazı milletvekillerinin parti değiştirmeleri konusunda, sayın Özgür Özel, özellikle Sayın Serap Yazıcı Özbudun’un Akparti’ye geçmesi hadisesini değersizleştirmek adına önce kendilerine geldiğini ama “mealen” bunu etik bulunmadığını belirterek kabul etmediklerini anlatıyor.

Esasen bunun tam tersi olduğu konusunda Sayın Özbudun bugün bir tekzip de yayınladı ama;

Peki sormazlar mı; Yılmaz Büyükerşen’i DSP’den alırken etik değerleriniz neredeydi?

2019 Yerel seçimlerinde aday olmak için CHP’ye gelen Antalya Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’nu kapıdan kovduktan sonra DSP’den seçilince yeniden CHP’ye transfer ederken Genel Başkan olarak bana bir telefon açıp fikrimi sordunuz mu?

Meselâ, İyi Parti’den seçilmiş Milletvekilini partinize alırken Genel Başkan Sayın Musavvat Dervişoğlu’ndan icazet mi aldınız?

Sayın Cemal Enginyurt partinize geçerken iyi de, bir başka Milletvekili sizin dışınızda bir partiye geçince neden “tukaka” oluyor?

Yani hepsini saymaya kalksam buna zaman yetmez.

Buradan yeri gelmişken bir hususa tekrar dikkat çekmek isterim. 

Öncelikle anlattığım ve artık tüm toplumun irite olduğu bu seviyesizliklerin ortamında her şeye rağmen sessizliğini koruyan bir kısım CHP’li milletvekili arkadaşlar, vekili oldukları bu asil millete ve tabii ki Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasisine karşı büyük bir vebal altına girdiklerini bilmelidirler.

Kimin kiminle hangi hesap içerisinde olduğu bizim ilgi alanımızın dışındadır. 

Bizim tek derdimiz var, o da büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman şehitlerimizin bize emaneti olan demokratik, lâik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak ebediyen payidar kılmaktır.

Halkın huzur ve refahını sağlamak, insanlarımıza, geleceğe dair en küçük kaygılarının olmadığı bir yaşam kurgulamaktır.

Kavgadan, nizadan uzak, sadece bu ideal doğrultusunda siyaset yapmak isteyen herkese Demokratik Sol Parti’nin kapıları sonuna kadar açıktır.

Yolumuz Atatürk’ün yoludur, ışığımız Bülent Ecevit’tir. Bundan hiç şaşmadık.

Değerli basın mensupları,

Amerika Başkanı Trump sözüm ona tüm savaşları bitireceğine dair iddialı bir seçim döneminin sonunda mührü aldıktan sonra yavaş yavaş yalpalamaya başladı.

Gerek İsrail’in Gazze saldırıları ve katliamları, gerekse Rusya Ukrayna savaşı sürecine kayda değer bir varlık gösteremeyeceği açıkça görünüyor.

Gazze’de hayal ettiklerinin gerçekleşemeyeceğini Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan en yalın haliyle ortaya koydu. Bölge ülkeleri de bu ham hayalleri desteklemediklerini açıkladılar.

Trump, Ukrayna’da Putin’in istemediği bir çözümün mümkün olamayacağını gördü ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’yi bir dakikada sattı.

Emperyalistlerin genel karakteri zaten böyledir. Kullanır ve işi bitince atar! 

İşte bu özellikleri itibariyle Amerika milyarlarca dolar borç batağının içinde debelenmekte, dünyayı birbirine kırdırmakta, Avrupa bugün kendi derdine düşmüş durumda ve ne yapacağını bilemez bir haldedir.

Onun için Türkiye dik ve kararlı duruşunu sürdürmek, Cumhurbaşkanımızın etrafında bu güçlü duruşu tahkim edecek şekilde davranmak zorundadır. 

Buna bir anlamda da mecburuz. Aksi halde bizi en zayıf noktamızdan vurmak isteyeceklerdir, o zayıf noktamız da maalesef ana muhalefet partisidir."