Partimizden Haberler

DSP Lideri AKSAKAL: “YSK’nın Kanunsuz Kararı’nı AİHM’e Taşıyoruz.”

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Sayın Önder AKSAKAL, Yüksek Seçim Kurulu’nun DSP’nin seçimlere katılmasını engelleyen kanunsuz kararlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdığını, yapılan hak ihlallerinin tespiti taleplerini içeren konuları kamuoyuyla paylaştı.

AKSAKAL beraberinde Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK, Eski İstanbul Barosu Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Av. Muammer AYDIN, Genel Başkan Yardımcısı Av. Onur İSTE ve 23. Dönem Denizli Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Dr. Hasan ERÇELEBİ olduğu halde gerçekleştirdiği basın toplantısında şunları söyledi:

“Saygıdeğer basın mensupları,

Türkiye ikinci bir darebe döneminin ağır şartları altında bir ACİL SEÇİM ortamına, devamında kurgulanan yeni yönetim biçiminin oluşturulması sürecine sokulmuştur.

Ülkede seçimleri öncelikle yasalara ve hukuka, beraberinde hakka, hakkaniyete, vicdana ve insafa uygun koşullarda, güven içerisinde gerçekleştirmek adına Anayasal görev verilmiş olan YSK, her ne kadar Hakimlik mesleğinden gelen kişilerin oluşturduğu bir kurul ise de, derin mekanizmaların esaretine teslim olmuş, meslek etiğinden ve gerçek görevinden uzaklaşmış bir yapı haline dönüşmüştür.

Demokratik Sol Parti, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun ile 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda tanımlanan “Siyasi Partilerin seçimlere katılabilmelerine” ilişkin tüm kriterleri 14 Nisan 2017 tarihi itibariyle (yani tam bir yıl öncesinden) sağlamış ve bu konudaki yeterliliğini 08 Aralık 2017 tarihli yazılarıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan aldığı belgeyle hak etmiş bir parti olmasına rağmen, tüm haklı itirazlarımıza karşın YSK tarafından seçimlere katılması ısrarla engellenmiştir.

Bu husus Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015-2017 yıllarını kapsayan Faaliyet Raporunda da yer almış ve seçimlere katılma yeterliliğini taşıyan 12 parti arasında Demokratik Sol Parti de sayılmıştır. Bu bile tek başına YSK’nın yasalara aykırı kararının ispatıdır.

Öncelikle Anayasamızın 79. Maddesinde açıkça belirlendiği üzere, “YSK kararları aleyhiye başka bir mercie başvurulamaz.”  hükmünü bilmekle birlikte, bu kurulun kendisine tanımlanmış bu hakkı ve yetkiyi demokrasiye ve adalete uygun bir şekilde kullanmadığının tanığıyız.

T.C. Anayasası’nın Madde: 90 son fıkrasındaki; “..Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmünden hareketle Türkiye devleti olarak altında imzamız bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.,10. ve 11. Maddeleri ile bu Sözleşme’ye 1 no.lu Ek Protokolün 3. Maddesi kapsamında YSK tarafından ihlal edilen hakkımızı aramak zorunluluğu doğmuştur.

 YSK, 298 sayılı yasanın 14. Maddesinin 11. Fıkrasında tanımlanan yetkisini bilerek ve kasıtlı olarak aşarak kendisini doğrudan doğruya Yasama Organı TBMM yerine koymuş, millet iradesini ayaklar altına almıştır.

 Bu kurulun yöneteceği seçimler sonucunda oluşacak parlamentoda “millet iradesi”nin hakkıyla oluşamayacağı, Anayasamızın 67. maddesindeki temsilde adalet ilkesinin tam olarak gerçekleşemeyeceği açıktır.

 YSK, 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen Anayasa Referandumu döneminde uyguladığı kanunsuzlukları ve hukuksuz uygulamaları başta olmak üzere yaşadığımız seçim sürecindeki yanlış kararların merkezi olmakla toplum nezdinde tamamen güvenilirliğini yitirmiş, Türkiye hukuk sisteminin ve kanunlarının koyduğu kurallarla değil, başka mekanizmaların beklentilerine hizmet eden anlayış altında görev yapan bir kurul haline getirilmiştir.

Bugünkü YSK’nın yönetiminde gerçekleşecek olan seçimlerde başından sonuna kadar KANUNSUZLUK ve ŞAİBELERLE dolu kararların oluşacağı bir süreç yaşanacak ve nihayetinde Türkiye’nin üniter devlet yapısını, bölünmez bütünlüğünü, barış ve kardeşlik iklimini ortadan kaldıracak sistemin hayata geçirilmesine hizmet edilecektir.

Buradan tüm Türkiye’ye ve Dünya’ya ilan ediyorum!

DSP olarak, başka bir partinin kanunsuz bir şekilde seçimlere sokulmaması niyetiyle ortaya konulmuş stratejinin boşluğa düşürülmesi sonunda bize yaşatılan bu hukuksuzluğu ve hak ihlalini iç hukuk yolları tükendiği için uluslararası düzeyde taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşıyoruz.

Biz Demokratik Sol Partiler, Atatürkün bize emaneti olan laik, demokratik Cumhuriyetin bekçisi nesiller olarak.. kurucumuz ve demokratik sol felsefenin kuramcısı Bülent ECEVİT’in bize verdiği görev ve sorumluluğa bağlı bireyler sıfatıyla hukuk ve demokrasi mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.

Değerli basın mensupları,

DSP olarak yaşadığımız bu kanunsuz uygulamanın karşısında hukuka ve adalete olan inancımızın ve mücadelemizin yürütülmesi yanında elbette 24 Haziran 2018 seçimlerine ilişkin yaklaşımlarımızı da sizler aracılığıyla Türkiye kamuoyuna açıklamayı da bir görev sayıyoruz.

Öncelikle seçim sürecinde ve sandıkların güvenlikli ortamda tutulmaması ve sandık sonuçlarında bir manipülasyona yönelme ihtimaline karşı Demokratik Sol Partili avukatlar da cübbelerini o gün yanlarında taşıyacaklardır.

16 yıllık AKP iktidarı döneminde tüm kurum ve kuralları darmadağın edilen Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün gerçekten bir beka sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır.

Anti demokratik seçim barajı nedeniyle toplumun bütün kesimlerinin temsil edilemediği bir parlamento yapısından da, daha fazla iradi duruş beklemek en hafif deyimiyle hayalcilik olarak tanımlanabilir.

Bu kötü gidişe hiçbir kesimin kayıtsız kalma lüksü olmamalıdır.

Değerli basın mensupları,

Demokratik Sol Parti olarak başlattığımız bu hukuk mücadelesi sadece DSP’nin değil Türkiye’deki demokrasi kurumlarının ve hukuk sistemi temsilcilerinin önemsemesi gereken bir girişimdir.

Özellikle ve öncelikle rejimimizin karşı karşıya bulunduğu ve onu tek adam yönetimine götürecek bu tehlikeli gidişe karşı tavır ortaya koymuş ve parlamenter sistemin yeniden getirileceğine dair kararlılığını vurgulayan “Millet İttifakı” yapısındaki siyasi partilerin sayın Genel Başkanlarına da bu başvuru dosyamızın birer örneğini iletmek üzere bugün randevu talep edeceğim.

İnanıyorum ki onlar da bu konuda en üst düzeyde duyarlılıklarını ortaya koyacak ve bu mücadeleye desteklerini esirgemeyeceklerdir.

Bu mücadeleye katılanların, gerçekten hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve demokrasiye olan inancın da gösterileceği bir fırsat olacaktır.”

 

Başa dön tuşu