DSP Genel Başkanı Önder AKSAKAL, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nde Konuştu.
DSP Genel Başkanı Sayın Önder AKSAKAL, KKTC ziyaretinin ilk gününde Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nde bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantı metni şöyle:
Saygıdeğer Basın mensupları,
Özgür, bağımsız ve lâik demokratik bir Anayasa ile toplumsal yaşamını huzur ve güven içerisinde sürdüren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunmaktan dolayı büyük bir onur duyuyorum.
Sözlerimin başlangıcında, dün gerçekleşen Tüm emekçi kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Bu toprakları vatan yapan, bağımsız KKTC’nin varoluşunun önder kişilikleri Dr. Fazıl KÜÇÜK ve Rauf DENKTAŞ başta olmak üzere, Türk milletinin kararlılığını tüm dünyaya gösteren Bülent ECEVİT’i saygı, minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı olarak ilk resmî yurt dışı ziyaretimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmış olmamın, üstlendiğim misyon adına özel bir anlamı olması yanında, kendi adıma Allahın bir takdiri ve lûtfu olarak değerlendiriyorum.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Türk milleti 450 yıldır bu toprakların asli unsurudur.
Farklı bazı ideaların ortaya konuluyor olması, bu yolda yürütülen bazı siyasi stratejilerin varlığı ve hatta en önemli hasletlerimizin başında yer alan milli duygularımızı özümseyememiş kendi içimizden bazı kişilerin mevcudiyeti bu tarihi gerçeği ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.
Biliyor ve yürekten inanıyorum ki, bağımsızlığının ilânından itibaren aynı milletin fertleri olarak 37 yıldır bu şanlı bayrağın altında yaşam süren Kıbrıs Türk halkı, yurdunu – milletini özünden çok sevme duygusuyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilelebet yaşatacaktır.
Değerli basın mensuplar, kıymetli soydaşlarımız,
Hepinizin bildiği gibi bu topraklar kolaylıkla vatan olmadı. Yıllarca üzerinde ENOSIS hayallerinin kurgulandığı, bu toprakların asli sahipleri olan Türklerin bir soykırım girişimiyle karşı karşıya bırakıldığı, katliamların mezalimlerin yaşandığı uzun yıllarda sürdürülen, nam-ı diğer Toros’un öncülüğünde, kahraman Mücahitlerimizin ve buradaki Türk halkının mücadelesi sonucunda gelişen 1974 Barış Harekâtı’yla 15 Kasım 1983 yılında kuruldu K.K.T.C.
Kıbrıs denildiğinde Demokratik Sol Partililer olarak ayrı bir duygu kabarır yüreğimizde. Bizim için;
“Kıbrıs” demek; komşu demektir.
“Kıbrıs” demek; kardeş demektir.
“Kıbrıs” demek; şehit demektir.
“Kıbrıs” demek; Dr. Fazıl KÜÇÜK demektir, Rauf DENKTAŞ demektir.
“Kıbrıs” demek; ECEVİT demektir,
“Kıbrıs” demek; VATAN TOPRAĞI demektir!
Bu duyguların temelinde yükselen DSP’nin kuruluş tarihi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihinden bir gün öncesi olan 14 Kasım 1985 olarak özellikle seçilmiştir.
Türkiye’de, kapısında KKTC bayrağı sürekli dalgalanan tek partidir DSP!
İşte bu duygularımızı da paylaşabilmek için sizleri ziyaret ediyoruz, onun için kardeş topraklarındayız.
Bize bu düşüncelerimizi, Anadolu ve Trakya’da yaşayan, kalpleri her an sizlerle birlikte atan 83 milyon Türk halkının göndermiş olduğu selâmlarını paylaşma olanağını veren sayın Genel Başkan Sami ÖZUSLU şahsında Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliğine ve değerli Yöneticilerine sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Kıbrıs, uluslararası egemen sistemin, başta İngiltere olmak üzere, Amerika’nın, Rusya’nın ve hatta Çin’in ileri strateji planlarının merkezinde yer alan jeopolitik önemde bir adadır.
Bütün bu özelliklerinin yanında ve Rum halkının varlığı ile de öteden beri Yunanistan’la entegre olacak şekilde “adanın tümünün kendilerine ait olması gerektiği” gibi sapkın bir siyasetin de etkisi altındadır.
Olayın bu kısmı üzerindeki tartışmalar 46 yıl önce ortaya konulan milli irade ile sonlandırılmış ve bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile taçlandırılmıştır.
Artık geriye bakmanın, özellikle Avrupa Birliği tarafından ortaya konulan hukuksuzluğun gölgesinde burada yaşayan Türk halkına yönelik “bir parmak bal siyasetinin” etkisi altına girmenin, uzun vadede milletçe yok oluşun başlangıcı olacağını unutmamak gerektiğine inanıyorum.
Zira Avrupa Birliği ülkeleri ile milli ve dinî inanç değerleri itibariyle Türk milletine karşı derin bir kin duygusu besleyen faşist, kafatasçı ENOSIS heveslilerinin kafalarının arkasındaki nihai emel, asla ve asla kardeşlik ve insanlık hukuku anlayışıyla yan yana gelemeyecektir.
Türkiye devleti en başından bugüne Kıbrıs Türklerinin anavatanı olarak bu toprakları kabul etmiş, buna inanmış, soydaşlarımız olarak kabul ettiğimiz Kıbrıs Türk halkının huzuru ve refahı için hiçbir ön yargı ve hesap içerisine girmeden KKTC’nin bağımsızlığına ve güvenliğine odaklanmıştır.
KKTC’nin bağımsızlığı ve güvenliği elbette ki aynı zamanda Türkiye devletinin ve bu topraklarda yaşayan iki kardeş halkın da güvenliğidir. Türkiye ve Kıbrıs Türkleri tarihten buyana etle tırnak gibi olmuş, ayrılmaz bir millettir.
Kuzey Kıbrıs’ta bazı siyasetçilerin gerek Rum tezlerinin, gerekse emperyalist egemen devletlerin bölge halklarının huzurunu bozma girişimleri kapsamında yürüttükleri politik manevraların etki alanına girerek, Türkiye’nin KKTC üzerinde sanki bir özel hesabı varmış gibi akla ve izana aykırı düşünceler ortaya koyması en hafif deyimiyle aymazlık olarak görülmelidir.
Bugün Kuzey Kıbrıs’ta sorumluluk ve misyon üstlenmiş siyasetçilerin bu vehimlerden bir an önce kendilerini kurtarmaları, tüm mesailerini öncelikle KKTC’nin uluslararası camiada tanınması adına yoğun diplomasi trafiğine ayırmaları gerekir.
Bu toprakların 450 yıldır gerçek sahibi olanların, bu toprakları yeniden vatan yapabilme uğruna canını feda eden şehitlerimizin, bu uğurda gazi olanların, Dr. KÜÇÜK’ün, Toros DENKTAŞ’ın, binlerce mücahitin ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının emeklerine saygısızlık ve ihanet anlamına gelecek bu tip görüşlere katılmadığımızı burada belirtmek isterim.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kuzey Kıbrıs üzerinde ne Kırım, ne Hatay, ne de benzeri bir girişim hedefi ve stratejisi hiçbir zaman olmamıştır.
Böylesi çirkin yakıştırmalar, ancak ada’yı Yunanistan’a bağlama arzusunu açıkça beyan eden ENOSIS artıklarının gizli ajandası ve aklının bir köşesinde özenle sakladığı imkânsız hayâl olarak kalacaktır.
İç siyasette toplumsal desteği tahkim etme adına, bu tip sapkın düşünce içerisinde olan bazı marjinal kesimlerin oylarını devşirme niyetiyle yapılan açıklamalar doğru değildir, sırt sırta vermiş iki devletin halkları arasına nifak tohumları atmaktır, kardeş ve soydaş iki halkı birbirine düşman etme girişimlerinin taşeronluğuna soyunmaktır.
Ancak her iki devletin bağımsızlığına olduğu kadar ekonomik stratejilerinin de güvencesi bakımından önem arz eden Mavi Vatanın güvence altında tutulma çabaları ve buna ilişkin yasal girişimleri, her türlü tartışmanın dışında değerlendirilmelidir.
Demokrasiyi geliştirmeye, insan hak ve özgürlüklerini yüceltmeye, bağımsız bir KKTC’nin tüm dünya devletleri tarafından tanınması mücadelesine kendini adamış değerli adaylara, 26 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üstün başarılar diliyorum, seçimlerin Kıbrıs Türk halkına hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyor, sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selâmlıyorum.