DSP, “Acil Seçim” Sonuçlarını Değerlendirdi ve BAŞKANLIK KURULU BİLDİRİSİ Yayınladı.
DSP Başkanlık Kurulu Genel Başkan Önder AKSAKAL başkanlığında DSP Genel Merkezinde toplanarak 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan ACİL SEÇİM’in sonuçlarını değerlendirmiş ve aşağıdaki hususların kamuoyuyla paylaşılmasını benimsemiştir.
- 24 Haziran seçimleri, seçmenin yüzde 87,5 çoğunlukla sandığa gitmesi ve demokratik sorumluluğunu yerine getirme iradesi açısından önemsenmelidir.
- Toplumda güvenilirliğini yitirmiş olan YSK’nın izaha muhtaç karar ve uygulamalarının gölgesinde gerçekleşen seçimin sonucu tartışmaya açıktır.
- Parlamentonun bu yeni sistemle ikincil statüye taşınması, sadece Cumhurbaşkanı’nın iradesine bırakılmış bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesi, sancılı başlayan bu sürecin bundan sonraki aşamalarının da olabildiğince sancılı geçeceğine işaret etmektedir.
- Demokratik Sol Parti’nin 24 Haziran 2018 Milletvekili Genel Seçimlerine girmesi Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kanunsuz kararıyla engellenmiştir. Bununla birlikte ana muhalefet partisi öncülüğündeki ittifakla parlamentoya taşınan “yedek sağ siyaset” yapısının önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanı’nın daraldığı noktalarda ihtiyaç duyabileceği sayısal desteğin yedek rezervi olacağı yadsınmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
- Seçimlerden ikinci parti olarak çıkabilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu süreçte bir siyasi hayır kurumu olarak misyon üstlendiği açıkça görülmüştür. Cumhurbaşkanı’nın birinci turda seçilebilmesi ve sağ zihniyetin parlamentoda daha da güçlenmesi konusunda gereğini yerine getiren CHP’nin, oluşan tabloda bir tek kendine ve yerli sola hayrı olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla, “kendine hayrı olmayanın, ülkeye ne kadar faydası olacağı önümüzdeki süreçte toplum tarafından elbette değerlendirilecek, YSK tarafından seçimlere katılması engellenen Demokratik Sol Parti’nin parlamentoda olmayışının etkileri çok geçmeden hissedilecektir.
- Ülkemiz tam anlamıyla kronikleşmiş bir kutuplaşmayla karşı karşıyadır. Kutuplaşmanın en zararlı sonuçlarından biri de, taraflar arasında oy geçişkenliğine engel olmasıdır. Türkiye’nin ve insanlarımızın artık bu oy geçişkenliğini sağlayabilecek figürlere ve partilere ihtiyacı, kısacası yeni bir umuda ihtiyacı vardır.
- Halkımız, parlamentodaki muhalefet alternatifleri açısından bakıldığında uzun zamandır çok ciddi bir boşlukla karşı karşıya bırakılmıştır. Ancak bu seçim sonuçları itibariyle kayda değer bir değişiklik de gerçekleştirilememiştir. DSP, Türk milletine dayatılan bu yeni yönetim sistemini tümüyle reddetmektedir. Ülkemizin ihtiyacı, zamanın ruhuna uygun, demokratik özgürlükleri, bireysel ve toplumsal refahı esas alan demokratik sol bir siyaset ve ekonomi programıdır. Küresel sermayenin hegamonyasına ve neoliberalizme karşı duran, kendilerini sol’da tanımlayan yapılarla işbirliği zorunluluğu ortaya çıkarmaktadır.
- Sosyal adaleti sağlayacak, refahı tüm toplum kesimlerinin hissedebileceği bir düzeye getirecek, Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtaracak, yeniliği, katma değeri, araştırmayı destekleyecek, ihracatımıza rekabet gücü kazandıracak, uygulayacağı sosyal politikalarla mutlu, huzurlu ve özgür bir toplum yaratacak, demokratik sol politikaları hayata geçirmek durumundayız.
- Mart/2019’da yapılacak olan yerel seçimler öncesi, DSP’yi yeniden iktidara taşıyacak “Kalkınma Yerelden Başlar” modelimizi, Türkiye’nin her köşesinde yeniden anlatacağız. Artık sağa oy taşıyacak değil, yerli solu tekrar iktidara taşıyacak stratejileri kurgulanmalıdır.
- Demokratik sol belediyecilik, geleceği kuracak olan bireysel ve toplumsal faydayı dengeleyen, yerelden başlayan ekonomik refah ve kalkınmadan yana, demokratik, özgürlükçü, etkin ve katılımcı bir belediyeciliktir.
Demokratik Sol Parti olarak iktidar hedefimizi daha da güçlendirerek, yapılacak ilk genel seçimlere de hazırlıklarımızı bugünden itibaren başlatmış bulunuyoruz.
Bugünden sonra beklentimiz şudur:
Seçilen Cumhurbaşkanı’nın, yürüttüğü seçim kampanyası süresince beyan ettiği demokratik ortamın gerçekleşmesi taahhüdüne sadık kalacağına, öncelikle OHAL uygulamasına son verileceğine dair inancımızı güçlü tutmak istiyoruz.
Toplumun bütün kesimlerinin parlamentoda temsiline olanak sağlayacak, her türlü barajın ortadan kaldırıldığı ve siyasi partilere yapılan devlet yardımının hakça paylaşımını öngören bir Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası tüm siyasi partilerin eşit temsil edildiği bir platformda tartışılarak ve uzlaşılarak çıkarılmalıdır.
Acilen üretim ekonomisi sistemine geçilmeli ve başta devlet kurumlarında yaşanan aşırı harcamaların ve savurganlığın önüne geçilerek, toplumun da tasarrufu merkezine alan “ekonomik yaşam eğitimine” ağırlık verilmelidir.
Gelir dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesi, adil bir vergi sisteminin kurgulanması ve uluslararası ilişkilerde Atatürk’ün koyduğu çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefine ulaşılmalıdır.