AKSAKAL İzmir’de: “Muhalefete Değil, İktidara Talibiz!”
DSP Genel Başkanı Sayın Önder AKSAKAL iki günlük çalışma programı çerçevesinde İZMİR’de basınla ve partililerle buluştu.
Devrim Şehidi KUBİLAY’ın şehit edilişinin 87. yıl anma törenlerine ve ertesi gün DSP Aliağa İlçe Örgütü Kongresine katılan AKSAKAL, kongre öncesi yaptığı basın toplantısında “Muhalefete değil, iktidara talibiz” dedi.
AKSAKAL’ın basın açıklaması şöyle:
Saygıdeğer basın mensupları,
Değerli arkadaşlarım,
Yurdumuzun çağdaş medeniyetlere bakan yüzü, Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu olma özelliğini her zaman korumayı bilmiş İzmir’imizde sizlerle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim.
2017 yılının sonuna geldik.
Genel anlamda bir değerlendirme yapacak olursak; geride bıraktığımız bir yılın sonunda, sorunları iyiden iyiye sarpa sarmış bir Türkiye manzarasıyla karşı karşıyayız.
Değerli basın mensupları,
Mecliste iktidarı ve muhalefeti tek partinin temsil ettiği bir ülke haline getirildik.
Allahın her günü ortalama neredeyse iki saat konuşan bir Cumhurbaşkanı ve bir Başbakana sahip başka bir ülkenin var olduğunu zannetmiyorum.
Yaptıkları yanlış işler ve aldıkları yanlış kararlar sonrasında bu kararlara da hiç o değilmiş gibi pişkince muhalefet yapan da iktidar partisi olmuştur.
Hatırlayacaksınız, geçen yıl bu zamanlarda AKP’li bazı milletvekilleri “Cinsel istismar suçunu işleyenlerin, mağdurla evlenmesi halinde serbest bırakılması” ile ilgili bir yasa tasarısını meclise getirmişlerdi.
Ortalık ayağa kalktı.
4 kadınla evlenebilme fantezisiyle yanıp tutuşan bazı iktidar milletvekillerinin bu arzuları Meclisteki muhalefetin itirazıyla değil, Cumhurbaşkanı’nın kızının başkanı olduğu derneğin itirazıyla kursaklarında kaldı.
Orta öğretime geçiş sınavı olarak TEOG sistemini getiren kendileriydi örneğin.. ama “bu TEOG’da nedir, kabul etmiyorum böyle bir şeyi” diyerek bir gecede kaldıranlar da kendileri olmuşlardı.
Daha da çarpıcı olanı.. 2010 Anayasa Referandumunda milletin beynini yıkadılar, ülkenin sözde aydınları “yetmez ama EVET” dediler, milyonlarca lira devlet kaynaklarını sırf bu değişikliklerin gerçekleşmesi için harcadılar, yapmayın dedik.. bu değişikliklerle devletin temeline dinamit koyarsınız dedik.. HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapısıyla oynamayın dedik.. dinletemedik ve sonunda o değişikliklerin eseri yapılanan HSYK ve onların yarattığı yapı 15 Temmuz’da kadim Türk Devletini tarihin çöp tenekesine atmak üzereyken bastırıldı.
Değerli basın mensupları,
Geçen 15 yıl öncesinde uygulamaya konulan bir projenin müellifleri olan başta AKP olmak üzere parlamentodaki diğer partiler eliyle bugün ülkemiz bir beka sorunuyla karşı karşıyadır.
Öyle ki; bu süreç sonunda bir çöl bedevisi, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına dil uzatabilecek kadar hadsizliğe sahip olabilmiştir.
Ortalıkta parmak sallayanların yarın, bu duruşlarının arkasında durabilmelerini umuyoruz. Gelişmeleri ve sonuçlarını hep birlikte ibretle izleyeceğiz.
Zira bu tip olaylarda birçok kez yaşadık. “One minute” te gördük, “Mavi Marmara” da gördük, “Oslo görüşmelerinde” gördük, “FETÖ olaylarında” gördük.
Kısacası sürekli kandırıldığını söyleyen, ülkeye büyük bedellere mal olan hatalarının siyasi bedelini ödemeye yanaşmayan pişkin ve görevli bir iktidar partisi başımızda duruyor.
Bugünden geriye doğru yaşananları irdelediğimizde;
Dünyayı parmağında oynatan emperyalist sistemin tetikçisi ABD’nin başkanının, küstahlık denilen ruh halini dünya milletlerine hakaret, tehdit ve şantajla ayar vermeye kadar götürdüğünü,
O ülkeye sığınmış bir düzenbazın, ülkemizdeki işbirlikçileriyle kirli ilişkilerinin ortaya dökülerek Türkiye Cumhuriyeti’ni mahkûm etme gayretlerini,
Kıbrıs Barış Harekâtı ile kendilerine demokrasinin gelmesine öncülük ettiğimiz komşumuz Yunanistan’ın, bugün demokrasi havarisi görüntüsü altında 18 adamızı işgal oldu-bittisiyle eşkiyalığın zirvesinde gerdan kırdığını,
1999’da gece yarılarında kapımıza kadar gelip AB Aday ülke statümüzü kabul eden ve diğer aday ülkelerle aynı şartlarda müzakereleri sürdürecekleri taahhüdünde bulunan Avrupa ülkelerine bugün Bakanlarımızın sokulmadığını, kovulduğunu ve AB sürecinin dışına sürüklendiğimizi,
Nihayetinde bizim topraklarımızı da içine alma niyetiyle güneyimizde yaşanan ve yıllardır sürdürülen bir işgal girişimini, Ortadoğu’da yeni bir devlet yaratma stratejisi gereği doruğa çıkarılmış terör faaliyetlerini,
Devletin kılcal damarlarına kadar yerleşmiş, en mahrem bilgilerini gasp etmiş, laik demokratik sosyal hukuk devleti olan ve yüzbinlerce şehit kanıyla kurulmuş kadim Türk devletini yüz yıl öncesi koşulların kucağına atmaya çalışan dinci terör örgütü kalkışmalarını,
Aynı hayallerin peşinde koşanların, devletin temel işleyişi üzerinde yapmaya çalıştığı sistem değişikliği gayretlerini,
Bütün bu olanların, hukukun üstünlüğü üzerine yemin etmiş kanun adamlarının iradeleriyle hayata geçirildiğini,
Trilyon dolarlara yaklaşan iç ve dış borç stoklarımızı,
DSP’nin başında bulunduğu 57. Hükümetin biriktirdiği sermayeyi tüketip, üstüne seksen yıllık birikimlerimizin özelleştirme adı altında haraç-mezat satılarak bitirildiğini, 250 milyar liralık Varlık Fonu’nun dibine kibrit suyu döküldüğünü, milyonlarca gencimizin sokaklarda işsiz dolaştırıldıklarını,
Yaptıkları bütün sınavlarda soruları çaldıklarını, yandaşlarını kayırdıklarını, devletin bütün kurumlarını liyakatsız adamlarına peşkeş çektiklerini,
..ve daha nicelerini, günlerce anlatsak bitiremeyiz.
Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki, bütün bu olanların, yaşananların ve anlatacaklarımızın sorumlusu birinci dereceden AKP iktidarı ise de aynı zamanda bu yaşananlara payandalık eden parlamentodaki muhalefet partileridir!
Doğruları sadece ahirette söylemeyeceğiz.. dünya da da doğruları konuşmak zorundayız.
Hatırlayacaksınız; Türkiye 2017 yılına bir terör saldırısında 39 kişinin yaşamını yitirdiği menfur bir olayla girdi.
(Bu vesileyle bu ve diğer tüm terör saldırılarında yaşamını yitiren yurttaşlarımıza, güvenlik mensuplarımıza bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.)
15 yıl önce AKP iktidarına devleti teslim ettiğimizde, biraz önce saydığım olumsuzlukların hiç birisi yoktu.
Çağdaş dünyaya entegre olabilen onurlu bir devlet, çamurdan çıkarılmış bir ekonomi, hırsızların elinden kurtarılmış bir bankacılık sistemi, fikri hür vicdanı hür nesillerin yetişmesine olanak sağlayacak kesintisiz 8 yıllık eğitim sistemi, üreten bir Türkiye vardı.
İnançlara saygılı laiklik temelinde yükselen toplumsal ilişkiler, özgürleşme yolunda önemli aşamalar kat etmiş Üniversiteler, terör sorunlarını sıfırlamış, elebaşısını adalete teslim etmiş bir Türkiye vardı.
Değerli basın mensupları,
Ülkemizi yeniden boyunduruğu altına almak isteyen egemen sistem, maalesef bugün devlet yönetimindeki kadroları eliyle bu emelini gerçekleştirme yolunda adım adım ilerliyor.
Parlamentodaki muhalefet partileri de toplumun tepkilerini yatıştırma görevini üstlenmiş şekilde bu işin payandaları olmaya devam ediyor.
Önümüzdeki süreç, halkın bu gerçekler altında yeniden karar vereceği bir süreç olacaktır.
Buradan yurttaşlarımıza sormak istiyorum:
Bir ülkenin yöneticileri her gün kavga eder mi? Şu parlamentonun haline bakın.
Herkes birbirini hırsızlıkla, yolsuzlukla, vatana ihanetle suçluyor. Böyle bir parlamento olur mu?
Demokrasi’den dem vuranlar, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini, belediye başkanlarını bir kalemde çizip atıyor ve yerine yenisini getiriyor. Böyle demokrasi olur mu?
Vatandaşının kazancının neredeyse yarısını vergi adı altında bağırta bağırta alan iktidar sahiplerinin, kendileri için vergi cenneti ülkelerde 1 kuruş sermayeli şirketler kurup milyonlarca dolar para akladığı ve sıfır vergi ödedikleri iddia ediliyor. Böyle bir iktidar olur mu?
Ülke sorunlarına kafa yoran, çözüm önerileri getiren siyasi partileri yok sayıp, sadece algı yaratma misyonuyla görevini yerine getiren medyanın olduğu bir ülkede özgür basın arayışı inandırıcı olabilir mi?
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Değerli basın mensupları,
Önceki gün Kudüs ile ilgili olarak BM Genel Kurulunda yapılan görüşme öncesi ABD başkanının tehdit ve şantaj açıklamalarını ibretle izledik. Trump, verdikleri “dolarlardan” söz etti. Dikkat ederseniz sözlerinde, devletlerarası anlaşma gereği verdiklerine dair ayrıntı yer almadı. Aklımıza Reza Zarrap davası geldi birden.. Demek ki kendilerinin de yargıladıkları sisteme benzer ilişkileri var gibi görünüyor. Hakikaten eğer böyle bir yöntemi imâ ediyorsa işte o zaman yandı gülüm keten helva.
Ama 128 ülkenin böyle bir tasarıya destek vermemesi, ABD emperyalizminin “kovboy” edasıyla yapmaya çalıştıklarına karşı durması, buna öncülük eden ülkeler adına (başta Türkiye olmak üzere) azımsanamayacak bir başarıdır.
Bu kararla birlikte BOP projesi ciddi yara almıştır.
Suriye’de kaybeden Amerika, bu hırçınlıkla başka maceralara tevessül edecektir.
Ama şu bir gerçektir ki, iktidarlarını ABD’nin inayetine borçlu siyasi yapılar dün olduğu gibi yarın da bunların istekleri ve beklentileri doğrultusunda icraat yapmaktan geri durmayacaklardır.
O zaman..
Biz diyoruz ki; gelin önümüzdeki seçimleri bir fırsata çevirelim, Demokratik Sol ilkeleri hayata geçirebilecek, gerçekten yurtsever, gerçekten halktan ve haktan yana olan kadrolarla devletimizi yeniden düzlüğe çıkaralım.
Korkmayalım.
Artık devleti madem Cumhurbaşkanı ve onun parlamento dışından atayacağı bakanlarla kuracağı hükümetler yönetecek, o halde uzatın bize elinizi.
Bunun için yüzde 10 seçim barajı engeli yok. Sadece siz kararlı olun.
Demokratik Sol Parti, dürüstlüğünü, yurtseverliğini, emperyalizme karşı duruşunu geçmişte ispatlamış bir siyasi yapıdır.
Geçmişte yaptık. Yine yaparız.
Ülkeyi iki partili sistemle yönetme gayretinde olanların amacı “kırk katır mı, kırk satır mı” dayatmasından başka bir şey değildir.
Türkiye’nin düzlüğe çıkarılabilmesi için, ne bizi bu batağa sürükleyen AKP ve onun koltuk değneği MHP, ne de 25 yıldır iktidar ortağı bile olamamış Y-CHP ile mümkün olur.
İlk seçimlerde 100 bin seçmenimizin önermesiyle Cumhurbaşkanlığına adaylığımızı koyacağız ve 600 Milletvekili adayımızla toplumun sıkıntılarına çözüm içeren programımızı paylaşacağız.
Yerel yönetim seçimlerinde, bölgesel olarak siyasi ittifakların yapılması hususunu önemsiyoruz.
Devleti hegamonyası altında tutan zihniyet, maalesef yerel olanakları kendi yapısı içinde paylaşıma açarak iktidarını tahkim etmiştir. O zaman bu yapıyı ancak yerel seçimlerde yenilgiye uğratarak halkın gerçek iktidarını hayata geçirebiliriz.
AKP’nin bugün görevden aldığı, istifa ettirdiği ancak kendi söylemleriyle “yolsuzluğa ve usulsüzlüğe bulaşmış” Belediye Başkanlarını ancak o zaman adaletin karşısına çıkarabiliriz.
Değerli basın mensupları,
Her yıl bu günlerde bildiğiniz gibi ülke gündemini meşgul eden konuların başında Asgari Ücret konusu gelir.
Devletin resmi kurumlarının verileri artık inandırıcılığını yitirmiştir.
Demokratik Sol Parti olarak emeğin hakkını savunmak asli misyonumuzdur.
Asgari ücret belirlenirken, “bir evde an az iki kişi çalışmalı” anlayışından hareketle, haneye girecek toplam paranın yoksulluk sınırının üstünde olabilmesi için en az 2.600.-Lira olması gerektiğini buradan hatırlatıyoruz.
Demokratik Sol Parti olarak her zaman doğru tespitler ve doğru çözüm önerileri sunmuş ve iktidar dönemlerimizde bunları hayata geçirmişizdir.
Bütün bu sıkıntıların ortadan kaldırılması, ekonominin yeniden kendi mecrasında normal ayarlarına getirilmesi, üretim ekonomisine geçilmesi, öncelikle tarımın-hayvancılığın ve turizmin canlandırılması, herkesin doğduğu yerde mutlu ve müreffeh bir yaşam sürdürmesi için yeniden DSP iktidarına ihtiyaç vardır ve biz buna talibiz.
Muhalefete değil iktidara talibiz!
Geçmişte üç kez devleti yönetmiş bir parti olarak diyoruz ki;
15 yılda ülkeyi bugünkü bataklığın içine sürükleyen, 25 yıldır iktidar olmayı bırakın.. kenarından bir bakanla koalisyon ortağı bile olamayan partileri elinizin tersiyle çöpe atmanın tam zamanıdır.
Halkımızı, Demokratik Sol Partiyle yeni bir Türkiye, tam bağımsız bir ülke yaratmaya çağırıyorum.
Bu vesileyle sizlerin ve tüm yurttaşlarımızın yeni yılını en içten duygularla kutluyorum.