AKSAKAL İzmir’de Konuştu: “Halkın Karşısına Başı Dik Çıkabilecek Tek Parti DSP’dir!
DSP Genel Başkanı sayın Önder AKSAKAL, İzmir İl Örgütünce düzenlenen Demokratik Sol Parti’nin 33. kuruluş yılı kutlaması ve Onursal Genel Başkan Bülent ECEVİT’i anma toplantısında konuştu.
“Halkın karşısına başı dik çıkabilecek tek parti Demokratik Sol Parti’dir!” diyen AKSAKAL konuşmasında şunları söyledi:
Değerli Basın mensupları,
Cefakar yol arkadaşlarım, saygıdeğer Demokratik Solcular,
Hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.
Demokratik Sol Parti 33 yıldan bu yana halkımıza en doğru programla, en gerçekçi çözüm önerilerini sunmakta, dürüstlük, yurtseverlik ve üretimden yana ekonomi politikalarıyla Türk siyasetindeki varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Partimizin 33. Yaşı Türk milletine ve tüm Demokratik Sol Partililere kutlu olsun!
Demokratik Sol düşüncenin kuramcısı Onursal Genel Başkanımız Bülent ECEVİT aramızdan ayrılalı 12 yıl geçti. O’nun bize öğrettiği değerleri yaşatmaya, gösterdiği yolda yürümeye devam ediyoruz, ilk günkü inançla ve kararlılıkla da devam edeceğiz.
ECEVİT, demokratik-laik yaşamı ortadan kaldırmaya çalışan faşist darbecilere karşı ortaya koyduğu mücadele azmini ve kararlılığını, ülkemizi içeriden ve dışarıdan bölmek isteyenlere, Atatürk’ün devrimlerini ve Cumhuriyet’in ilkelerini aşındırmaya çalışanlara, inançları sömürenlere karşı da gösterebilmiş bir devlet adamıydı.
Bu vesileyle kendisini bir kez daha rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum.
Değerli arkadaşlarım.
2002 yılında uğradığımız ağır saldırının yaralarını el birliğiyle sarmaya gayret ediyoruz. DSP’nin varlığından rahatsız olan egemen sistem, her dönem yeni engellemeleri hayata geçiriyor, toplumun DSP ile bağlarının zayıflaması adına algı yaratmaktan geri kalmıyor.
Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların, kadim vatanlarına sahip çıkma, onların huzurlu ve mutlu bir yaşantı sürdürmeleri üzerine kurgulanmış DSP politikaları, bu topraklara göz dikmiş uluslar arası emperyal sistemin ve onun ülkemizdeki paydaşlarının uykularını kaçırıyor.
Bunu açıkça görebiliyoruz.
Dünya’nın en önemli coğrafyasında 10 bin yıllık geçmişe sahip medeniyetlerin devamı olan bu milleti, 1071 yılına hapsederek, arap kültürünün din merkezli esaretine mahkûm etmek istemelerinin gerçek nedeni esasen, Anadolu topraklarını ele geçirme arzularından kaynaklanmaktadır.
Ama öyle yağma yok!
Atatürk’ün açtığı yolda, Ecevit’ten aldığımız ışıkla bize gösterilen doğru hedefe mutlaka ulaşacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Düne kadar bu devletin kurucu iradesini temsil eden büyük önder ATATÜRK’ün adını dahi anmayanların son günlerde sürekli “Atatürk” söyleminde bulunması, sizleri yanıltmasın.
Zira onların misyonları, kendilerini iktidara taşıyan egemen yapının stratejilerini hayata geçirmek, onların talimatları ve telkinleriyle görev yapmaktır.
Aksi halde;
Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e her türlü hakareti yapabilen, bağımsızlık mücadelemize yönelik “keşke Yunanlılar galip gelseydi” diyebilen, “10 Kasım’da kenefe gidin” diyecek kadar alçaklaşan birinin ayağına giden sözde Diyanet İşleri Başkanına sahip çıkarlar mıydı?
“Türk’üm, doğruyum..” diyerek başlayan ve “Ne mutlu Türk’üm” diyerek bitirilen “İyi yurttaş olma ve Cumhuriyete bağlılık” andımızı ortadan kaldırmak için yargıyla didişirler miydi?
Biliyorsunuz; 11 Kasım 1918’de yani 100 yıl önce birinci paylaşım savaşı.. yani birinci dünya savaşı sona ermiş, 620 yıl üç kıtada hüküm süren Osmanlı’nın son sığınağı Anadolu toprakları İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar tarafından paylaşılmış ve işgal edilmiş, dört yıl süren milli mücadele sonunda bunların Ege denizine dökmesi sonrasında emperyal niyetlerine sadece ara verenlerin düzenlediği Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 100. Yılını kutlamaya Fransa’ya giderler miydi?
Elbette hayır. Ancak malzeme bu.
Tüm mesailerini emperyalist sömürgecilerin planlarına karşılık, insanların inanç değerlerini kullanarak kendi sömürü düzenlerini kurmuş, kafalarının arkasındaki “Cumhuriyetle hesaplaşma” heveslerini başkalarının emelleriyle birleştirmiş ve 17 yıldır ülkenin başına musallat edilmiş bir zihniyetin yarattığı tahribatı onarmanın çok da kolay olmayacağını gayet iyi biliyorum. Ama bir şeyi daha iyi biliyorum;
Bu tahribatı sadece ve sadece Demokratik Sol bir iradenin iktidarı ortadan kaldırabilir. Bunun için de çok çalışmalıyız.
Değerli arkadaşlar,
Demokratik Sol Parti’nin toplumdan uzak tutulmaya çalışılması gayretleri devam ediyor. Bunu sizler de yakından izliyorsunuz.
Örgütlerimizin yeniden eski gücüne.. sadece sayısal ya da parasal gücüne değil inanç gücüne yeniden erişmeye başladığını söyleyebilirim.
Bu başarı sizlerin eseridir.
Her türlü karartmaya, her türlü yok saymaya, içeriden ve dışarıdan yapılan ve hatta zaman zaman ahlaksız boyutlara vardırılabilen saldırılara karşı göğsünüzü siper ettiniz, partililerimize ve partimize sahip çıktınız, maddi-manevi bedeller ödeyerek bugünlere getirdiniz.
İşte bundan dolayı 33. Yılımızı sizlerle birlikte kutlamaktan gurur duyuyorum.
Şimdi önümüzde bir yerel seçim süreci var. Hepimiz buna odaklanıyoruz ve her seçim bölgesinde mutlaka kendi adaylarımızı göstereceğiz.
Halkın karşısına başı dik çıkabilecek tek parti Demokratik Sol Parti’dir!
Parlamentodaki sözde muhalefet partilerinin içler acısı durumunu hepimiz ibretle izliyoruz. AKP karşısındaki çaresizliklerini, basiretsizliklerini görüyorsunuz. Bir tanesi tamamen AKP’nin yörüngesine oturmuş onunla uyum içerisinde dönmeye devam ediyor.
Peki ya ana muhalefet konumundakiler?
Onlar da “çakma MHP”nin inayetine sığınmış, kendi ilke ve değerlerinden uzaklaşmış bir şekilde pazarlıklar peşinde mesai harcıyor.
Önceki dönemlerde Belediye Başkanlığı ya da Meclis Üyeliği yapmış olup da bu kez aday gösterilmeyeceğini anlayan sözde “solcu”, sözde “Atatürkçü” kerameti kendinden menkul bazıları da AKP’den aday adaylığına soyunmuşlar.
İlkesizlik, tutarsızlık, omurgasızlık diz boyu. Bunlarla mı yola gideceğiz?
Türkiye bunlara müstahak değildir değerli arkadaşlarım!
Biz Demokratik Sol Parti olarak öz değerlerimizle yoğrulmuş, Demokratik Sol düşüncenin iktidarı için emek sarf etmiş arkadaşlarımızla halkın önüne bir seçenek sunacağız.
Buradan, İzmir’den DSP’nin 33. Kuruluş yılı etkinliğinden bir kez daha açık çağrımızı yapıyorum. Türkiye’nin aydınlığa çıkışı ancak Demokratik Sol politikalarla mümkün olacaktır. Bunu görmenin zamanı geldi ve hatta geçiyor.
Bu arzu, bu istek bizde var ve ilk seçimlerde Yerel Yönetimlerle yeniden halkın hizmetinde olacağımıza gönülden inanıyorum.
Belediye Başkanlığı, Meclis Üyelikleri gibi kademelere şimdiden çokça adaylık başvuruları yapılmaya başlandı. Hepsini değerlendireceğiz. Demokratik Sol Parti’nin yeniden iktidarına giden yolu elbirliğiyle açacağız.
Yerel Yönetimlerde Demokratik Sol anlayış temelinde TÜRKİYE YENİ KENT MODELİ’ni hayata geçireceğiz.
Halk için, Halkla beraber “İnsancıl, Halkçı, Bilimsel” kentler yaratacağız.
TÜRKİYE’NİN CUMHURİYET KENTLERİ, GELECEĞİN MEDENİYET UFKUNDA BİR GÜNEŞ GİBİ PARLAYACAKTIR!
Artık; kirli, çarpık, sağlıksız ve yağmalanan kentler dönemi bitecek, sevgi odaklı, ışıklı, halkçı, hümanist kentler dönemi başlayacak.
Cumhuriyet Kentleri Modeliyle;
- Cumhuriyet’in bütün ilkelerine her yerde ve her koşulda sahip çıkmayı,
- İnsanlık kültürünü geliştirmeyi,
- Halkın bizzat yönettiği kurumları oluşturmayı,
- Köylerden başlamak üzere ekonomik kalkınmayı,
- Doğal varlıklarımızı ve zenginliklerimize sahip çıkmayı,
- Kendi enerjisini üreten sistemler kurmayı,
- Güneşin gücünden toplumsal yaşamın her alanında yararlanmayı,
- Kültürümüzü ve sanatımızı yaygınlaştırmayı,
- Kendi gıdasını üreten sistemler geliştirmeyi,
- Sağlıklı yaşam ortamları yaratmayı,
- Küresel iklim değişikliği ile mücadele etmeyi,
- Özgür kentler yaratmayı HEDEFLİYORUZ!
Gerçek anlamda Anadolu devriminin ikinci aşaması olacak bu model, dünya kentlerine de ışık tutacak, ülkemizde demokrasiyi güçlendirecek, insan hak ve özgürlüklerini içselleştirecek, özgün bir Türkiye Yerleşim Planlama Modeli olacaktır.
1985’den 1999’a kadar üç kez devleti yönetmiş Demokratik Sol Parti’nin Genel Başkanı olarak, bugüne kadar iktidar olma arzumuzu güçlü tuttuk ve bu hedefimizi gerçekleştirmek için demokratik, laik cumhuriyetin sonsuza kadar yaşatılması inancında olan, Atatürk ilkelerini benliğine kazımış, ülke ve toplum çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutabilmeyi başaracak tüm yurtseverleri DSP çatısı altına çağırıyorum.
Bu ülke hepimizin, başka Türkiye yok! Hepinizi en içten sevgilerimle selamlıyorum.
Türk siyasetindeki 33. Yılımız kutlu olsun!