AKSAKAL: Açıklanan Ekonomik Program Somut Çözümden Uzaktır.
DSP Genel Başkanı sayın Önder AKSAKAL, Hazine ve Maliye Bakanı Berat ALBAYRAK tarafından açıklanan Ekonomik Programa ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada bir takım dilek ve temennilere yer verildiğini ancak somut herhangi bir önleme yer verilmediğini belirten AKSAKAL şunları söyledi:
Açıklanan bu program, içinde bulunduğumuz ekonomik krizin, ülkemizin ekonomi Yönetiminin en yetkili ağzı tarafından itirafından başka bir anlam taşımamaktadır.
Borçlarını ödeyemeyecek duruma düşen müşterileri nedeniyle Bankalar kredilerin geri ödemesini sürekli ertelemekte, böylece tahsili olanaksız hale gelmiş batık kredilerin zarar yazılmasını kalem oyunlarıyla engellemektedirler. Üstelik batık kredi tutarlarına kredi garanti fonu aracılığıyla açılan yaklaşık 320 liralık krediye ait riskler dahil değildir. Kamu bankalarına eklenen 28 milyarlık sermaye, batık krediler nedeniyle şimdilik kamu bankalarına eklenen sermaye nedeniyle kamu borç stokumuzu aynı tutarda artırmakta, oluşan yükü de her zaman olduğu gibi Türk halkının karşılaması istenilmektedir.
Hükümetin, icra iflas ile ipoteklerin nakde çevrilmesini kolaylaştıracak düzenlemeleri önlem paketi olarak sunması içine düşülen aczin diğer bir göstergesidir.
İşçilerimizin, emekçilerimizin iş güvenliğinin en büyük teminatı olan kıdem tazminatının işveren tarafından karşılanması uygulamasından vazgeçilerek yerine kıdem tazminatı fonu’nun getirilmek istenmesi, krizin yükünün her zaman olduğu gibi yoksul emekçi kesimlere yüklenmesi amacından öte bir anlam taşımamaktadır. Kıdem tazminatı fonu, işçi ve emekçilerimizin çalışma güvencesidir, kaldırılması düşünülememelidir. Üstelik geçmişe bakıldığında ülkemizde başarılı olmuş bir fon uygulamasını görmek neredeyse imkansızdır. Bu düşünce yanlıştır, emekçilerimizin hakkının gaspıdır. DSP olarak bunun karşısındayız.
Öte yandan, üretim yetersizliğinden dolayı fiyatı sürekli artış gösteren gıda ürünleri için getirilen çözüm ise son derece manidardır! Anlaşıldığı kadarıyla hükümet, manavlıktan sonra “seracılığa” el atarak köylümüze ve çiftçimize rakip olmak ve fiyatları bu şekilde düşürmek istemektedir. Bu karar fahiş bir hatadır. Çiftçinin ve köylünün artık üretmemesinin nedenleri araştırılıp bulunmadan ve buna uygun çözümler ortaya konulmadan atılacak her adım hatalı olur. Öngörülen tedbir ise halen üretim yapan mevcut çiftçi ve köylümüzün de devletle rekabet şansı olmadığından pazardan çıkmasına yol açabilecektir.
Sürekli vergi reformundan ve bütçe disiplininden bahseden ekonomi yönetiminin atması gereken ilk adım Sarayın harcamalarından başlayarak tasarrufa gitmesi, daha sonra da vergi kaçağını cazip hale getiren ve iki yılda bir vergi ve diğer mali af yasaları çıkarmaktan vazgeçmesi olmalıdır. Ekonomide istikrar sağlamanın en önemli koşullarından birisi ekonomi yönetimine duyulan güven’ dir. “Yanlış Bakan” tercihiyle bu güvenin sağlanamayacağı ise aşikârdır.